Kontürbazlar

 Kendi iktidar alanlarını genişletmek için askeri yatırım dışında hiçbir şey yapmayan tecavüzcüler sürüsü (çok sert girdiğimin farkındayım ama Osmanlı ailesinden bahsetmek için Mustafa Kemal'in Nutuk'taki tanımını kullanmaya bayılıyorum) memleketi bir ton borca sokunca ve Osmanlı borcunu ödeyemez hale gelince borç veren devletler çok saçma bir şekilde Duyun-u Umumiye denen bir kurumu açıyorlar biliyorsunuz. Orası bambaşka mevzular olduğundan hemen konumuz olan yere geleceğim. Bu Duyun-u umimiye, gelirlere el koyuyor borç için. Gelirlerden "tütün ihracatı" bugunki mevzumuz. 

Tütün ihracatını yönetmekle, vergilerini almakla kalmıyor bu kökü dışarda olan kurum bir de fiyatını belirliyor. piyasada 10 lira olan şeyi çiftçiden 7 liraya almak istiyor. Alıyor da. Başka alıcısı yok zira çiftçinin devletten başka ve devlet 7 liraya satmanı istiyor, kendi yedikleri bokların kefareti olarak. 

Yanda resmi olan, şimdi kültür işleri için kullanılan Tekel depolarından karar veriliyor tütün çiftçisinin ümüğünün ne kadar sıkılacağına. Zaten Reji binasına çok yakın olan Fransız ve İngiliz kiliseleri kimin bu kararı verdiğini net gösteriyor. Her neyse.

Köylü buna çok razı gelmiyor tabi. Dünyanın en iyi tütününün piyasa fiyatı 10 lirayken, 7 hatta 5 liralara satmayı egenin delikanlı gençleri çok sindiremiyorlar içlerine. 

Bu içlerine bu işi sindiremeyenlere Konturbaz denmeye başlıyor. Muhtemelen ki ecnebi dillerinde "sayma" fiilinden gelen counter kelimesini bu işi bozan anlamında "baz" eki ile muazzam bir osmanlıca kelimeyle tanımlanan bir meslek ediniyorlar. Tütün Kaçakçılığı yani Kontürbazlık.

Bu konturbazlardan birisi Muğlalı Hüseyindir. Muğladan tütünleri kaçırıp kaçırıp Marmaris'ten satan bir garip yürekli ege delikanlısı. Bodrum zindanlarında yatar devamlı Hüseyin. Türk Askeri, ingiliz ve fransız şirketlerinin halkını soymasını o kadar ister ki en ağır en şiddetli cezaları uygular konturbazlara. Karısını satan, anasını kesen'in karşılaşmadığı işkenceler 5 lira yerine tütününü kaçırarak 7 liraya satanlara uygulanır. Hüseyin'in mahpusta olmadığı bir dönemde Marçal dağlarından eşeklerle tütün kaçırmaya çalışırken şanlı Türk ordusu tarafından yolu kesilir. Duyun-u umumiyeye tütününü düşük fiyatta satmamak Türk jandarması için ölümcül bir suçtur ve çatışma çıkar. Bu çatışmada bir jandarma eri öldürülür. Bundan gayri Hüseyin dağa çıkar. inmez. Çok gereksiz bir olay sonrası kardeşi Eyüp de dağa çıkar. Ama şanlı Türk ordusu, ecnebi şirketlerden mal kaçırıp ederinde tütün satılmasına çabalayan bu iki kardeşi rahat bırakmazlar. Jandarmaların komutanı, üstün hizmet madalyalı 4bin senelik Türk ordusunun şanlı neferi olan Ali Çavuş ecnebi şirketlerin çıkarlarının daha fazla zedelenmesine izin veremez. Gece vakti iki kardeşin kaldığı evi kuşatır. Öldürür Eyüp'ü, ibret alem için kafasını keser, gezdirir sabahleyin köyde ve halk kendilerine bir türkü uçurur. Bugün Kerimoğlu zeybeği diye bilirsiniz türküyü. 



Bugun, Kerimoğullarından yüz sene sonra yani, Türk askerinin hala ve hala halkına karşı şirketleri koruduğunu görüyorsun. Ama bugun, Kerimoğullarından yüz sene sonra yani biz kimin türküsünün yüz sene sonrasına kalacağını biliyoruz. Akbelen'de hiç ihtiyacımız olmayan, hiçbir yaramızı sarmayacak ve fakat sahiplerinin kahvaltılara helikopterle gitmesini sağlayacak madenler için halkınızın yanında olmak, dahası Kerimoğulları gibi anılmak, türkülerde var olmak elinizde. Tüm bu mezalime direnmek için, ege'nin ormanlarını korumak için muhtaç olduğunuz kuvvet, zeybekler çaldığınızda yüreğinizi kabartan şeydedir. o şey neyse bilmiyorum ama en azından bende var. Pazar günü gelin.



Yorumlar

Popüler Yayınlar